Yarım kalan işler
Kaç yaşında olursa olsun insan ya da ne kadar beklenir olsa da ölüm, daima yarım kalmış bir şey bırakılır.
Bazen yarım kalmış bir söz olur, o çok söylemek istediği ya da bir türlü fırsat bulamadığı ama aslında sadece cesaret edemediği.
Bazen de gece yatmadan önce mutfak tezgahında bıraktığı bir bardak sudur yarım kalan. Buzdolabında dünden kalan biraz yemek, kirli torbasındaki birkaç kıyafet, telefonun yanındaki kağıtta unutma diye aldığı bir not ve belki bir de yanı başında sessizce ağlayan bir çift göz olur insanoğlu öldükten sadece birkaç dakika ya da birkaç saat ya da bir iki gün sonra.
Sonra yavaş yavaş sis dağılır, etraf toplanır, yemekler çöpe atılır, yıkanmak için bekleyen giysilere gerek kalmamıştır, telefonun yanındaki not kağıdı çoktan kaybolmuş ve yarım kalan o söz artık yok olmuştur. İnsan öldükten sonra yavaş yavaş herşey anlamını yitirir, ortadan kaybolur.

Ama hemen olmaz bunlar. Geride kalanlar izin vermez, istemez hemen olmasını.
Nasıl istesin ki!
Kimi geride kalanlar, ona ait eşyaları bir ömür boyu saklar, onları yok ederse hatıraların da beraberinde gideceğini sanır içindeki küçük çocuk. Ama o çocuğa geride kalan olmak öyle ağır gelir ki onun adını anmaya, hatıraları dile getirmeye yanaşmaz, konuşamaz.
Nasıl konuşsun ki!
Hatıraları sadece sözcük olunca canını yakar, yüreğinde taşırken değil.
Kimi geride kalanlar ise eşyaya kıymet vermez de hep onu konuşmak ister, hatıraları unutmaktan korkar içindeki küçük çocuk. Konuştukça yaşar, onunla kalır. Nasıl sussun ki! Hatıraları ona yeter, öldüğünü söylemeye ne gerek var.
“ Kaç yaşında olursa olsun insan ya da ne kadar beklenir olsa da ölüm, öleni değil göreni dağlar. Zaman ise sadece bununla nasıl başedeceğini öğretir geride kalana.”
